"İNEBOLU'YA ISINAMADIM" DEYİNCE !


Açıklama: Bir kaç gün önce hazırladığı lahmacun içi ile işyerime gelip lahmacun yaptıran bir kamu personelinin İnebolu'ya bakış açısını değerlendirmek istedim.
Kategori: İNEBOLU
Eklenme Tarihi: 23 Nisan 2021
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 11:28
Site: Yeni İnebolu Gazetesi
URL: http://www.inebolugazetesi.com/haber_detay.asp?haberID=1829


Bir kaç gün önce hazırladığı lahmacun içi ile işyerime gelip lahmacun yaptıran bir kamu personelinin İnebolu'ya bakış açısını değerlendirmek istedim.

Görevi icabı 6 ay önce tayin olmuş,  İnebolu'ya gelmiş...

Daha önce Adana'da görev yapıyormuş, memleketi ise Gaziantep imiş...

Değil İnebolu'yu, Kastamonu'yu bile neredeyse hiç duymamış yani haritada ki yerini bile bilmiyor...!

"İnebolu'ya ısınamadım" diyor. Çünkü aradığı damak tadını bulamıyor ve Antep mutfağının hasretiyle yanıp tutuşuyor...

"Ben buralara nereden düştüm" hayıflanmasıyla geçiriyor günlerini benim anladığım...

Hatta İnebolu gibi küçük bir yerde hiç bulunmadığı gibi, bugüne kadar yaşadığı büyük şehirlerle İnebolu'yu kıyaslama yanlışına düşenlerden...

Bir de yediği her şeyin aşırı acı olmasını  marifet sayanlardan !

İnebolu'da yemek kültürü var mı ? sorusuyla, yöresel lezzetlerimizden hiç  haberdar olmadığını anlıyorum.  

Dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Arkadaş Antep mutfağına aşık olmuş bir kere, ne kadar anlatırsam anlatayım bir kulağından girip, diğer kulağından çıkıyor belki de...

Buradan da yazıyorum ki, aynı düşüncede olan herkesin öğrenmesine de vesile olalım...

Yöresel lezzetlerin oluşmasında en büyük etken, bölge halkının ekonomik durumunun ne kadar iyi olduğuyla  doğrudan ilgilidir. Maalesef bizim yaşadığımız bölge insanı, uzun yıllardır ekmeğinin peşine düşmüş, iş imkanı olan bölgelere göçmüş. Fabrika açılmamış, organize sanayi kurulmamış, 4-5 bin tonluk gemilerin zor girdiği mevcut limanımız bile 125 yılda bitirilmiş. Yani halk fakirlikle başbaşa kalmış. Bu durum yöresel lezzetlerimize sirayet etmiş. Halkımız doğada kendiliğinden yetişen otlardan ve mantarlardan yemek üretmiş, evinde bulunan undan hamur yapmış, yemek olarak tüketemediği otları hamurun arasına koymuş börek yapmış. Satın aldığı kıyma ile evinde et ekmeği yapmış, pide içi hazırlamış, fırınlarda kapalı kıymalı pide yaptırmış. Tavuk suyuna batırdığı yufkalarla "banduma" adını verdiği yemeği tavuk etleriyle ve cevizle süslemiş, sofrasının baş tacı etmiş. Yani bizim mutfağımızın olmazsa olmazı halini almış hamur işleri.

Et ağırlıklı envai çeşit kebabın yapıldığı yörelerden gelen insanların doğal olarak hayal kırıklığı yaşadığı İnebolu'da tarım ve hayvancılık yapan insan azalmış, bu ürünler de dışa bağımlılık artmış. Arandığında kuzu eti bulunamayan bir mutfakta kebaplardan söz edilemez olmuş. Eskiden fırınlarda, günümüzde ise lokantalarda yapılan göveç yemeğini benimsemiş, sabahın köründe tüketmeyi alışkanlık haline getirmiş, kendi çapında meşhur etmiş.

Son yıllarda Gastronomi alanında adından söz ettiren, 812 çeşit yemeğin, 51 çeşit ekmeğin, 38 çeşit çorbanın bulunduğu Kastamonu mutfağını ülke çapında duyurmak ve tanıtmak için elimizi taşın altına koymalı,  büyüklerimizden öğrendiğimiz yöresel lezzetlerimizi unutturmamak adına üzerimize düşeni yapmalıyız.  

Adana, Urfa, Antep ve Hatay illerinde yaşayan yöre insanı, gittikleri her yere  yerel tatlarını ve mutfak kültürlerini götürerek hem alışık oldukları damak tadından uzaklaşmamış, hem de yemek kültürünün başkaları tarafından kabul görmesini sağlamış.

Bizler de yemek kültürümüzü gittiğimiz her yere taşıyarak mutfağımızın zenginliğinin herkes tarafından tanıtılmasına katkı verelim ki; Kastamonu mutfağı hak ettiği konuma gelsin.