Matematiksel olarak nasıl insanlıktan çıkılır onu anlatacağım bugün...
Almanya'da trene binerken herhangi bir kontrol turnikesinden geçmiyorsunuz...
İnsanlara güven esası var.
Siz biletinizi alıyorsunuz, görevli gelirse gösteriyorsunuz...
Sistem oturmuş, insanlar uyum sağlamış, aksini düşünüp hareket edenlerin de hangi yaptırımlardan nasibini alacağı yasalarla belirlenmiş.
Bir seyahatimde Türk olduğumu anlayan ve bana kendince ders vermeye kalkışan bir Türk vatandaşı ile aramızda geçen diyalogdan bahsedeceğim size...
"Bilet aldın mı abi" dedi?
"Aldım tabii" dedim.
Meğer bilet almamalıymışım!
Matematiksel olarak neden bilet almamam gerektiğini başladı anlatmaya..!
"Abi bir yılda toplamda şu kadar bilet alırsın. Parası bu kadar eder. Kontrole denk gelme ihtimalin ise yılda şu kadar. Ödeyeceğin ceza da bu kadar. Gördün mü abi bir yılda ödeyeceğin ceza, alacağın biletten daha ucuza geldi."
Gerçekten bu Türk arkadaşın matematik bildiğine kanaat getirdim.
Fakat "kalbinin matematiğinin"şaştığını da tabii ki anladım.
Çünkü ben bileti birileri beni kontrol edecek diye almadım.
Burada bilet alanların enayi olarak görüldüğü anlaşılıyor belli ki...
Sıkıntının tam da orada başladığı elbette ki açık seçik ortada...
Maalesef her birimiz bu durumu yaşıyoruz ülkemizde...
Bu mantıklar yüzünden ömrümüz boyunca potansiyel bir suçlu muamelesine tâbi tutuluyor, ona göre bir hayat sürdürüyoruz güzelim yurdumuzda.
Açık ararsan bulursun...
Yahu git teknolojide açık ara...
Niye ahlâkta açık arıyorsun.
Sen böyle yaşadıkça sistem sana güvenmiyor.
Ve üzücü olan şey şu...
Bu mantıkla hareket eden, bu felsefeyi yaşamına uyarlayan insanlar yüzünden maalesef "kimse kimseye güvenmiyor".
Bakın ne demiş Mevlâna...
"Topraktan gelip toprağa gideceğiz. Mühim olan çamurlaşmamak. Ama kimin umurunda? Suçluya suçlu demek bile suç olmuş şu dünyada "...