Yeni bir yıla daha giriyoruz.
Takvim yaprakları yer değiştirirken, zaman yine alıştığımız gibi durmadan ilerliyor.
Her yeni yıl, geride kalan günlerin ardından bize sadece anılar kalıyor.
Bir yıl daha biterken, fark etsek de etmesek de, yaşadıklarımız bizi biraz daha değiştiriyor, biraz daha olgunlaştırıyor.
Kimi anlarda acılar, kimi anlarda sevinçler; kimi zaman beklenmedik sürprizler…
Hepsi bir şekilde bir iz bırakıyor bize öğrettikleriyle birlikte.
Her yeni yıl geçen zamanı hatırlamak, yaşadıklarımızın değerini bilmek ve önümüzdeki günlere daha bilinçle adım atmak için fırsat sunuyor.
Bir yıl daha biterken geride kalanlar sadece günler değil; anılar, kırgınlıklar, sevinçler ve öğrendiklerimiz oluyor.
Hayat, geriye dönüp baktığımızda daha anlamlı, yaşarken çoğu zaman kıymetini bilmediğimiz günler olarak kalıyor.
Belki kırgınlıklar yaşadık.
Belki bazı cümleler içimizde kaldı, keşke söyleyebilseydim dediğimiz sözler oldu, bazı suskunluklar gereğinden uzun sürdü.
Belki bizi hak etmeyenleri hayatımızdan çıkardık.
Zamanla bazı vedaların da bir tür ihtiyaç olduğunu anladık.
Herkes bizimle aynı yolu yürümek zorunda değil.
Bazı insanlar bir süreliğine, bazıları ise sadece öğretmek için geliyor.
Hayat, bu ayrımları zamanla daha net gösteriyor.
Belki yeni başlangıçlar yaptık.
Cesaret edip bir adım attık ya da durup yeniden düşünmeyi seçtik.
Bazen başlamak, bir yere gitmekten çok kendine dönmek oluyor.
Ne istediğimizi, neyi artık taşımak istemediğimizi fark etmek de bir başlangıç.
Yeni yıla girerken kutlamaktan çok bize ve tüm dünyaya iyilikler getirmesini dilemek, dua etmek gerekiyor daha az öfke, daha çok anlayış, daha çok merhamet ve en çok da yapmamız gereken şey ailemize, sevdiklerimize biraz daha sıkı sarılmak, aynı sofrada oturmanın aynı evde nefes almanın kıymetini yeniden hatırlamak çünkü zaman geçiyor geriye sadece birlikte geçirilen anılar kalıyor.
Bunun yanında birbirimizi daha çok dinlemek, anlamaya çalışmak, küçük kırgınlıkları büyütmeden konuşabilmek. Hayatı sadece kendimiz için değil etrafımızdakileri düşünerek de yaşamak. Sahip olduklarımızın farkına varmak ve şükretmeyi unutmamak.
Yeni bir yıla daha giriyoruz.
Belki her şey bir anda değişmeyecek; hayat bir sabah bambaşka bir yere uyanmayacak. Sorunlar yerli yerinde duracak, bazı alışkanlıklar bizimle gelmeye devam edecek. Ama yine de küçük umutlar var.
Daha adil bir dünya, emeğin gerçekten karşılık bulduğu, alın terinin değersizleşmediği bir düzen, daha huzurlu evler…
İnsanların birbirini biraz daha anlamaya çalıştığı, çocukların gülebildiği, kadınların değer gördüğü, hayvanların yaşamına saygı gösterilen iyiliğin bulaşıcı olduğu, sağlığın, güvenin ve huzurun kıymetinin daha çok fark edildiği bir yıl.
Ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiiri gibi:
Öyle bir yıl olsun ki;
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun.
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.
Öyle bir yıl olsun ki;
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun.
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Öyle bir yıl olsun ki;
Ne zengin, ne fakir, ne sen ben farkı olsun.
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Öyle bir yıl olsun ki;
Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun.