Bazen bir insan, adını anmadan da yüreğimize dokunur.
Bazen bir iyilik, tabelasızdır ama en kalıcı izleri bırakır.
İşte böyle bir iyilik hikâyesinden bahsetmek istiyorum sizlere… Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesinde, Ginolu Kaptanlar Mahallesi’nde filizlenen, yürekleri ısıtan bir güzellik hikâyesi bu. Denize ve tarihî Ginolu Kalesi’ne karşı, doğanın kalbinde kurulan bu huzur durağı; ne bir belediye projesi, ne de resmi bir kurumun çalışması.
Bu eşsiz alan, isminin bilinmesini istemeyen bir hayırsever vatandaşımızın gönülden kopan armağanı.
Bir yer düşünün:
Karşınızda Karadeniz’in engin maviliği, yanınızda ağaçların serin gölgeleri… Sessizlik, yalnızca kuşların kanat çırpışlarıyla bölünüyor.
Şehrin yorucu kalabalığından uzak, dalgaların sesiyle dinlenen bir ruh…
İşte bu doğa parçası, bilinçli bir elin emeğiyle adeta bir huzur mabedine dönüştürülmüş.
Bizzat kendim gidip gördüm; insan oraya bir kez ayak bastı mı, adeta orada yaşamak istiyor.
Bu doğal manzaranın büyüsüne kapılıyor, tekrar tekrar gitmek istiyor.
Çünkü orası sadece bir mekân değil, ruha dokunan bir sığınak gibi.
Hayırseverimiz, kendi özel arazisini halkın nefes alabileceği bir alana dönüştürmekle kalmamış, her detayını da incelikle düşünmüş.
Her biri farklı isimlerle anılan balkonlu teraslar var burada…
Sanki her biri ayrı bir şiir, ayrı bir manzara albümü.
Teraslara yerleştirilen masa ve sandalyeler, misafirlerini en güzel şekilde ağırlıyor.
O an orada oturan “Hayat ne güzelmiş” diyebiliyor sessizce. Ve gerçekten öyle de hissediyor.
Akşamüzeri güneş yavaş yavaş batarken, Ginolu Kalesi’nin silueti gölgelerle dans ediyor.
Denizin üstüne serilen altın rengi ışıklar, insanı adeta büyülüyor.
Bu doğallığın içinde oturup bir bardak çay eşliğinde günbatımını izlemek; huzurun, şükrün ve dinginliğin ta kendisi.
Ve tüm bunların ötesinde hayırseverimizin “Helal Büfe” adını verdiği küçük bir alan var. Ne bir kâr amacı güdülmüş, ne bir satış yapılmak istenmiş.
Sadece çayını, kahvesini, su ısıtıcısını, fincanını halk için yerleştirmiş bu güzel yürekli insan.
Her şey ücretsiz, her şey gönülden… Herkesin gelip bir bardak çay eşliğinde derin bir nefes alabileceği bir yer.
Tam da bu noktada Şeyh Edebali’nin sözünü hatırlamak gerekir:
“Halka hizmet, Hakk’a hizmettir.”
Bu anlayışla yapılan her iyilik, yalnızca insanlara değil, Allah’a duyulan sevginin de bir göstergesidir.
Bu örnek gösteriyor ki halka hizmet, yalnızca makam sahiplerinin değil; vicdan sahiplerinin de vazifesidir.
Gönül ister ki böyle insanların sayısı çoğalsın.
Toplumun kalbinde yankılanan bu sessiz iyilikler, bazen bir resmi açılıştan, bazen büyük projelerden daha değerlidir.
Bu satırlarla;
İsmini paylaşmak istemeyen ancak gönüllerde yer eden bu hayırsever vatandaşımıza yürekten teşekkür ediyorum. Onun yaptığı bu iyilik, sadece birkaç masa ve sandalye değil; umut, huzur ve insanlık adına atılmış çok kıymetli bir adımdır.
Ve dilerim ki, bu güzel örnek tüm insanlığa ilham olur; iyiliğin bulaşıcı olduğunu bir kez daha hatırlatır.