Son günlerde basında çıkan haberlere hayretle bakıyorum.
Giresun “Yiğit” ünvanı almak için imza kampanyası başlatmış, Sivas ve Trabzon da “Bizim hakkımız” diyormuş.
Doğrusu şaşırmamak elde değil.
Elbette, bu vatanın her karış toprağı mücadele etti, her şehir bir bedel ödedi ama...
Atatürk “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” diyerek ilçemizin önemini bizzat vurgulamamış mıydı?
Peki biz, o “Yiğit” ünvanının kime verildiğini, onu kimin gerçekten hak ettiğini, kimlerin binbir güçlükle, canı pahasına kazandığını unuttuk mu?
Bu ünvan İnebolu’nun değil miydi?
1924 yılında, İstiklal Mücadelesinde gösterdiğimiz kahramanlıklar için İnebolu’ya İstiklal Madalyası verildi.
Atatürk, bizzat “Yiğit İnebolu” dedi.
Çünkü cepheye mühimmatı sırtında taşıyan ve hatta cephane zarar görmesin diye bebeğinin üzerindeki battaniyeyi örterek koruyan ve şehit olan Şerife bacısıyla, kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla, fırtınada yol alan kayıkçısıyla, cephaneyi kar kış demeden zorlu coğrafi koşullarda cepheye ulaştıran İnebolu bu ülkenin kurtuluş damarlarından biriydi.
Ama biz hiçbir zaman övünmedik.
“Biz her Türk evladının yapması gerekeni yaptık” dedik, sustuk.
Ama gelin görün ki, sustukça unutturulmuşuz.
Gerçek sahibi unutulmuş, sesi çıkan öne geçmiş.
Tarihi bilenler biliyor ama bilmeyenler yeni bir tarih yazıyor.
İstiklal Madalyasının ve yiğit ünvanının gerçek sahibi İnebolu olmasına rağmen başkalarının kabullenmesine benim içim burkuluyor.
Çünkü bu mesele sadece bir isim meselesi değil.
Bu, bir hakkın teslimi meselesi.
“Yiğit” sözü sadece bir ünvan değil; o günkü İnebolu’nun ve o kahraman ecdadımızın alın terinin, cesaretinin sembolü.
Elbette Giresun’un, Sivas’ın, Trabzon’un kahramanlığı inkâr edilemez.
Her biri bu vatanın destanında yerini almıştır.
Ama herkes kendi payına düşeni alsın, bizim ilçemizin hakkına göz dikmesin.
Yiğitlik, başkasının emeğine sahip çıkmakla değil; kendi hakkını, kendi onurunu korumakla olur.
Belki de biz İnebolulular olarak en büyük hatayı, bu sessizliğimizde yaptık.
Artık susmamalıyız.
Kendi tarihimize, kendi kahramanlarımıza ve kahramanlıklarımıza sahip çıkmalı, bu gerçeği yeni nesillere anlatmalıyız.
Okullarda, meydanlarda, anmalarda ve hatta Meclise giderek İnebolu’nun adını yeniden duyurmalıyız.
Kadınlarımızın, çocuklarımızın, yaşlılarımızın cepheye taşıdığı o inancı bugüne aktarmalıyız.
Biz anlatmazsak, başkaları kendi hikâyesini yazmaya devam edecek. Şimdi konuşma, hatırlatma ve hakkı olanı koruma zamanı.
Madem başkaları sahiplenmeye çalışıyor, biz de artık gerçeği yerli yerine oturtalım.
“Yiğit” ünvanının gerçek sahibine, İnebolu’ya teslim edilmesi için gereken ne varsa yapalım.
Sessizliğimizi bir kenara bırakıp, belgelerle, tarihimizle, birlik içinde hakkımızı savunalım.
Çünkü bu ünvan sadece bir kelime değil; vatan sevgisinin, fedakârlığın ve direnişin adıdır.
“Biz görevimizi yaptık” derken, o görevin bir parçasının da tarihe sahip çıkmak olduğunu unutmayalım.
Şimdi başkaları konuşuyor, biz ise dinliyoruz.
Ama artık susmamak lazım.
Çünkü susarsak, bir gün İnebolu’nun adı tamamen unutulacak.
YİĞİTLİK, KAMPANYAYLA ALINMAZ.
YİĞİTLİK, TARİHİN KALBİNE KAZINIR.
VE O KALPTE İNEBOLU’NUN YERİ ÇOKTAN BELLİDİR.