Anasayfa » İNEBOLU
08 Kasım 2025, 10:07 Editör:
EKMEĞİ NEREDEN ALDIĞINI BİLE TAKİP EDEN VAR, TABİİ Kİ BİLENE!
Lokantanın biri yeni açtığı dönemlerde (çok anlamlı ve düşündürücü) bir durumla karşılaşır...
Belki de okuyunca sizler de buna benzer bir anekdot yaşadığınızı hatırlayacak, ya da bu yaşanandan bir ders çıkaracaksınız!
Lokanta hergün aynı saatte açılır, rutin hazırlıklar yapılır, o gün için yeteceği düşünülen miktarda ekmek fırına sipariş verilir ve günlük koşuşturmaca ile akşam edilmiştir...
Gel zaman git zaman bir kaç ay geçmiş ve fırına sabah söylenen ekmek öğle servisinde yetmemeye başlamış, tam da müşteri yoğunluğunun olduğu sırada ekmek bittiği için, yan taraftaki büfeden 15 adet ekmek alınmış ve bu durum günlerce aynı şekilde devam etmiştir...
Yaşanan bu durum için kalıcı bir önlem almak isteyen lokanta sahipleri öğle yoğunluğunda büfeden ekmek alma telâşına düşmemek adına sabah ekmek söyledikleri fırına 15 adet ekmek ilave etmişlerdir...
Fakat lokantanın yan tarafındaki büfeden ekmek alma işinin bırakıldığı ilk günden itibaren akşam olduğunda ekmek dolabında tam 15 ekmeğin kaldığı görülür.
Bu durum bir kaç gün aynı şekilde tekrarlanınca fırına 15 ekmek noksan söylenir.
Fırından 15 ekmeğin noksan söylendiği ilk gün ise tam öğle yoğunluğunda yine ekmek bitmiş ve yan taraftaki büfeden 15 ekmek alınmak zorunda kalınmıştır.
Bu garip ama düşündürücü durumun günlerce aynı şekilde devam etmesi lokanta sahiplerinin dikkatini çekmiş ve Allah-ü Teala'nın büfeden alınacak ekmek miktarınca lokantaya müşteri gönderdiği anlaşılmıştır.
Yani o lokantanın işinin biraz artması esnasında bir şekilde komşu büfe de bu artışın kıyısından köşesinden rızıklanmış ve gerçekten bu rızık dağılımı esnasında hangi kriterlerin esas alındığının sadece Allah tarafından bilindiği görülmüştür.
Yaşanan bu olayın en çarpıcı ayrıntısı ise "lokantanın ekmek aldığı fırın" ile "büfenin ekmek aldığı fırının" aynı fırın oluşudur.
Fırın için her iki durumda da sattığı ekmek miktarının değişmediği, fakat büfenin de bu rızık dağılımında bir payının olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak rızkın Allah'tan geldiğini bilen ve inanan bizlere, çeşitli sebeplerden dolayı müşteri olarak gelmeyenler, müşteri göndermeme çabasında olanlar ve "oraya müşteri olarak gitmeyin" korkusu yayan "kendini bilmezler" üzerlerine bu hikayeden bir ders çıkarmalıdırlar...!
Çünkü kibir öyle bir hastalıktır ki, insanı kör eder. Biraz makam, biraz mevki, biraz da paraya kavuşan insanlar, parayı kazandıran gücün, nefesi aldıran kudretin gerçek sahibini unuturlar. Nefes boruları tıkandığında ne paranın ne de makâmın faydası olmaz.
O yüzden insan, sadece şükretmesi gereken bir kul olduğunu unutmamalıdır.
TABİİ Kİ ANLAYABİLENE !
| Bu haber 186 defa okunmuştur.